İki derviş birlikte otururlar. Uzun bir süre tek kelime dahi etmeden öylece otururlar. Veda vakti geldiğinde biri diğerine şöyle der: ''Ne güzel bir sohbetti''.
Kalpten kalbe yol vardır derler. Gönül ehli olan birbirini öteden tanır. Konuşmak için kelimelerin sınırlarına tutsak olmazlar. Gönülden geldiği gibi dile gelmeden gönle akar mana. Bu tevhidin bir gereğidir. Alemde ne varsa Bir'e bağlıdır. Her şey Allah'tandır ve her şey Allah'a dönecektir. Hal böyle iken hâl dili kâl dilinden öteye geçiyor. Kalpten kalbe yol kuruluyor. Yollar da bir kalpler de. Mesafeler yalnızca bahanedir. Yanımda oturan birisi bana dünyalar kadar uzak olabilir. Hiç tanımadığım ve kilometrelerce ötelerde yaşayan birisi ise belki bana benden yakındır.
Bazı insanları görünce sebepsiz yere gönlümüzde bir sıcaklık ve samimiyet olmasının sebebi budur. Hâl sâridir derler. Hal bulaşıcıdır. Hal tesir eder. Kalbi karanlıklarla kuşatılmış birisi yanımıza geldiğinde bundan dolayı irkiliriz. Kendimize şöyle bir çeki-düzen veririz. Temkinle yaklaşırız. Kalbi nurla dolmuş birisi gelince onu tanımak isteriz. Hakkında sorular sorup iki kelam muhabbet etmek isteriz. Temkinle değil teslimle yaklaşırız. Kendimizi, zamanımızı, işimizi, gücümüzü ve tüm meşguliyetlerimizi ona teslim ederiz. Bu kişiyi ilk defa tanıyor da olabiliriz.
Gönül, sırlarla dolu müthiş bir sır. Ancak hakkında bir iki şey tahmin edebiliyoruz. İzah edemiyoruz gönle dair olan birçok şeyi. Mesela aşkı, muhabbeti veya yukarıda bahsettiğimiz sebepsiz tesir altında kalmaları.
İnsan insana aynadır. İnsan insanda bulur kendisini. Üzüm üzüme baka baka nasıl kararırsa insan da insana baka baka öyle kararır veya aydınlaşır. İşte bu kalbin tesiriyle alakalıdır.
Ne diyordu Fahr-i Alem Hatem'ül Enbiya Muhammed Mustafa (sav) Efendimiz? ''Kişi sevdiği ile beraberdir'' Ne müthiş bir müjde ve ne korkutucu bir ikaz! Müjdedir çünkü O'nu (sav) seven hem dünyada hem ahirette O'nunladır biiznillah. Evet; enbiyayı, ashabı, evliyayı, şuhedayı, ulemayı, urefayı seven onlarla beraberdir. Ancak aynı zamanda ikazdır bu hadis. Çok çok ciddi bir ikaz. Kalp, batılı sevecekse ve batılla beraber olmak isteyecekse o zaman batılla beraberdir. Aklını başına gönlünü haddine toplamadığı sürece batılla beraberdir. Düşünebiliyor musunuz? Ne kötü bir hayat ve ne kötü bir akıbettir batıla dost olmak. İster hakla ister batılla birlikte olsun, tıpkı diğer her şey gibi kalpler de Allah'ın kudretindedir ve O'nun mülküdür.
''İnsan'' kelimesinin bir kökü de ''üns''tür demişler. Ünsiyet, yani dostluk. Tek bir istisna olmadan her insanın dostu vardır. Kimisi hakka dosttur kimisi batıla.
Görüldüğü gibi kalplerin tesiri vardır. Ve her kalp tesir altındadır. Kalp, yalnızca kan pompalayan bir organ değildir. Kalp kulluk eder, itaat eder, sever, konuşur, susar... Aynı zamanda kalp isyan eder, nefret eder, küfreder, haddi aşar... Modern çağın pozitivist dayatmaları altında şu cümle hepimize biraz gülünç gelecektir: Kalple, idrak edilebilir veya idrak edilemez olsa da, iletişim kurulur. Bizim idrak etmemiz zaruri değildir. Biz idrak etmesek kalbin idrak ettiğini, kalp yine de idrak edecektir. İşte bir söz daha Zarifoğlu'dan: ''Bir kalbiniz vardı onu hatırlayınız''
Comments