top of page

Katreden Ummâna...

  • Yazarın fotoğrafı: Enes
    Enes
  • 9 Şub 2020
  • 2 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 28 Kas 2023

Sitemizin de ismini kendisinden ilham aldığı çarpıcı bir beyit var:


''Ey Niyâzî katremiz deryâya saldık biz bugün

Katre nice anlasın ummân olan anlar bizi''


Bu beytin manası vahdet-i vücûd felsefesine temas eder. Fakat biz bugün bu beyti Müslüman/katre - ümmet/ummân bağlamında ve hususen ilim çerçevesinde işlemeye çalışalım.


Sezai Karakoç, Diriliş ülküsünde diriliş erlerinin kalplerini ve nefslerini tekamüle tabi tutmaları gerektiğinden bahseder. Diriliş ancak böyle mümkün olacaktır. Zira Müslümanın iki defa doğduğu ve iki defa öldüğü söylenir. Fiziken doğum ve fiziken ölüm. Ek olarak ölmeden önce ölmek ve hemen ardından yeniden doğmak. Dert dolu bir bilinçle doğmak. Hesaba çekilmeden önce de hesaba çekmeli kendisini Müslüman.


Öyle teatral okumaların adamı değildir Müslüman. ''İlim kendin bilmektir'' düsturunca okumasını bilmelidir. Bilmek ve bilgisini itibar aracına çevirmek için değil; bulmak ve bulup da olmak için okur. Sadece kitapları okumakla yetinmez. Karıncaları okur. Çiçekleri okur. Yıldızları okur. Kendisini okur. Peki nereden anlayacağız neden okuduğumuzu? Kendinizi bir dağın zirvesinde hayal ediniz. Yanınızda bir kitaplık ve yalnız siz varsınız. Yani okuduklarınızı kimseye satmak için okuyamazsınız çünkü kimsesizsiniz. İşte belki o kitaplıkta hayal ettiğiniz kitaplardır kendiniz için okuyacaklarınız.


Kitabı muteber olmak için okumaz Müslüman. İlmin getirdiği kibrin cennetten kovulmaya sebebiyet verdiğini çok iyi bilir. Farklı derelerden ve nehirlerden beslenir. Sürekli akış halindedir. Durduğunda bulanacağını bilir. Durgunluk yorgunluktur onun için. Hakikatin, kendisinin kaybolmuş malı olduğunun bilincindedir. Arar. Sorar. Çabalar. Bir gayesinden öte bir derdi vardır okumalarının.


Her geçen an parlamaya devam eder. Geceleri şiirlerler ve düşüncelerle çevreler. İlmi, vücudunun azaları olmaya başlar tedricen. Dil ile konuşmanın ötesinde hal ile ve kalp ile konuşmaya gayret eder. Konuşmanın da üstünde susmakta gayret eder. Zira haykıracağı ve çağlayacağı zamanları da kendince biliyordur.


Artık bir katre olmuştur. Kendince bir iddiası vardır. Fakat yalnızca kendi yoktur. Deryadan haberdardır.

Zor ve belki zorlaşacak bir çağda yaşıyoruz. Dertlerimiz belki kalplerimizi yerinden sökemiyor. Göz yaşlarımızı durduramayıp hıçkırmıyoruz henüz. Belki ufak bir dua/lanet ile kalbimizi soğutup vazifemizi yaptığımızı düşünebiliyoruz.

Ümmet olmaktan çok bahsederiz. Kimimiz bunu kendi geleneğinden aldığı kavramlarla kimimiz ise Batı literatüründen aldığı kavramlarla yapar. Tartışılır ve sürekli konuşulur. Peki tüm siyasi görüşlerin, renklerin, dillerin ve coğrafyaların ötesinde ümmet olabilir miyiz? Neden olmasın?


Deryayı elde edebilmemiz için artık ummân edebiyatı yapmayı bırakmamız gerekmez mi? Bir araya gelip şöyle derya misali anlaşsak hepimiz katre olacağız diye. Fakat bir'ler kendi'ni bulmadan 'bir araya' gelemezler ki. Bu paradoksun çözülmesi için daha ne kadar bekleyebiliriz? Ümmet olmak sandığımız ve gayret ettiğimiz gibi ötelere ve daha ötelere gitmekle olabilecek bir iş değildir belki. Belki işe kendimizden başlamalıyız. Bizler birer katre olmayı başarırsak zamanla deryaya dönebiliriz. Fakat birçoğumuz katre olmaya niyetlenmeden makro boyutlara doğru haykırmaya başlar. Kendi'sini kuramadan ümmeti kuracağını zanneder bazılarımız. Katre'ler kimyasını bulup deryaya dahil olmadan ummânın oluşmasını beklemek biraz muhal.

Comments


  • X
  • Instagram

© KatredenUmmana

bottom of page