‘’Sözlükte “geri dönmek, rücû etmek” anlamındaki tevb (tevbe, metâb) kökünden türeyen tevvâb “dönüş yapan, bu eylemi nicelik ve nitelik açısından çokça gerçekleştiren” mânasına gelir. Terim olarak tevvâb insan için kullanıldığında “çok tövbe eden”, Allah’a nisbet edildiğinde “tövbeleri çok kabul eden” demektir.’’ (TDV İslam Ansiklopedisi)
Kalbin rücû etmesi, yani geri dönmesi çok manidardır. Çünkü insanın asıl olması gereken yer fıtratıdır. Allah’ın yarattığı fıtrattan az veya çok uzaklaşmak günahlara dalmaya sebebiyet verir. Fıtratından uzaklaşarak Allah’ın hoşnut olmayacağı fiillere yöneldiğini fark eden kulun tevbe etmesi, yani geri dönmesi, bu manada fıtratına/özüne bir dönüş demektir. Kısacası tevbe etmek insanın yaratılış özüne dönmesi, hak üzerinde ısrar ederek batıldan yüz çevirmesi ve tabiri caizse kendisini resetleyerek fabrika ayarlarına geri dönmesi demektir denilebilir.
Allah, kullarının tevbe etmesini çok sever. Tevbeleri çokça da kabul ettiği gibi kullarını tevbelere sevk eden, tevbeye giden yolları açan, onlara çeşitli zorluklar yaşatarak hatalarını fark etmelerini sağlayarak onları tevbeye davet eden de O’dur. Bu açıdan bakıldığında hayatta aldığımız yanlış kararlar sonucunda başımıza gelen aksilikleri de tevbe giden bir yol, şerden çıkan bir hayır olarak görebiliriz.
Tevvâb olan Allah, tevbe edilecek zamanı mekanı ve imkanı yaratarak kullarını tevbeye davet eder; tevbeye gelen kulun tevbesini severek kabul eder. Allah, kullarının özüne dönmelerini ve asıllarından sapmayarak hak üzerinde kalmalarını ister. Kul da bu hakikate ve şerefe erebilmek için Allah’a giden yolun yine Allah’tan geçtiğini bilmeli ve O’nun hoşnut olmayacağı şeyleri yaptıktan sonra da yine O’na sığınarak O’nunla beraber olmalıdır; kul her şeysiz yapar ancak Allah’sız yapamaz. Et-Tevvâb olan Allah her hatadan sonra bile kendisine dönme imkanını kullarına vererek kullarının Kendisinden mahrum olmamasını sağlar.
Kulun Et-Tevvâb isminden nasibi şudur: Yaptığı günahların büyüklüğüne rağmen ümitsizliğe kapılmayarak Allah’ın tevbe eden kulu da tevbe edilmesini de çok sevdiğini hatırlayarak tevbe etmek. Çünkü şeytan kula günahını bazen büyük gösterir ki kul affedilmeyeceğini düşünüp tevbeye varmasın. Halbuki Allah hem Tevvâb’dır hem de Kâdir’dir; günahlardan tevbeleri çokça kabul edecek kudrete ve azamete sahiptir. Tam tersine kul bir de günahı küçük görerek de tevbe etmeyebilir. Bu da şeytanın bir vesvesedir. Halbuki her küçük günah da kula yakışmayacak olan, fıtratına uymayacak olan şeydir. Bu küçük günahlardan da Et-Tevvâb olan Allah’a sığınarak O’nun hak dediğine dönmek gerekir.
"Kim haksız davranışından sonra tevbe eder ve durumunu düzeltirse şüphesiz Allah onun tevbesini kabul eder. Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir." (Maide 39)
Resulullah tevbe hususuna şöyle buyurmuştur: ‘’Kul tevbe edince Allah Azze ve Celle birinizin kaybolan hayvanını bulduğu andaki duyduğu sevinçten daha çok sevinir.’’ (İbn Mace)
Kaynakça;
Esmâ Notlarının kaynakçası için Bkz: Esmâ'ül Hüsnâ Notları: Giriş
Opmerkingen