Es-Semî', hakkıyla işiten, her şeyi işiten manasına gelir. İmam Gazali şöyle der: ‘’Ne kadar gizli olursa olsun, her şeyi duyar… Hatta karanlık bir gecede, insiz bir kaya üzerinde sessizce yürüyen simsiyah karıncanın ayak seslerini bile işitir.’’
El-Basîr, her şeyi hakkıyla ve noksansız olarak gören demektir. Allah’ın görmesi de tıpkı duyması gibi bizim anlayabileceğimiz bir görme değildir. Üstün, noksansız, şartlara bağlı olmayan ve sonsuz bir görüştür Allah’ın görüşü.
Es-Semî’ olan Allah’ın duyuşu ve görüşü sonsuzdur. O’nun duyması ve görmesi, bizim anladığımız şekilde değildir. Allah kulak, göz gibi azalardan münezzehtir. O, yarattığı hiçbir şeye benzemez. Duymak için kulağa, görmek için göze ihtiyaç duymaz. Buradan anlayabiliriz ki Allah’ın duyması ve görmesi muazzam bir surette ve bizim idrakimizin ötesindedir.
Es-Semî’ isminden kulların nasibi duymaktır. El-Basîr isminden nasibi de görmektir. Bu duymanın ve görmenin bir de dini yönü vardır. Yine İmam Gazali, kulun Es-Semî’ isminden nasibini şöyle açıklar: ‘’Kulun alacağı dini haz iki çeşittir: 1- Allah’ın her şeyi duyduğunu ve Allah’a gizli olan hiçbir şeyin tasavvur edilemeyeceğini bilir ve ona göre dilini muhafaza eder, kötü niyet ve teşebbüslerde bulunmaz. 2- Kendine, kulağın yalnızca Allah kelamını dinlemek için verildiğini bilir. Allah’ın kitabını dinler, ondan istifade eder, Allah’a ulaştıracak hidayet yolları bulmak için canla çalışır…’’ Gazali’nin bu dediklerinden yola çıkacak olursak tüm azaların Allah’a giden yolda bir araç olması gerektiğini anlarız. Zira Kimya-yı Saadet kitabında Gazali, bütün azaları kalbin askerlerine benzetir. Kalp, Allah’ı bilmenin/marifetullahın merkezidir. Duyu organları da bu merkeze malumat toplayarak bu malumatın kalpte hikmete ve marifete dönüşmesine aracılık eder. İkindi vakti ötüşen kırlangıçlardan örnek verebiliriz mesela. Ötüyorlar, dönüyorlar, dalıyorlar, çıkıyorlar, akrobatik hareketlerle sanki raks ediyorlar. Ötüşlerinde bile bir ahenk vardır. Birçok şair ve yazar bu nedenle kuşların şarkı söylediklerine dair güzelleme yapmışlardır. Bizim kırlangıçları duymamız ve görmemiz eğer İlahi düzendeki ahengi fark etmemize ve yaratılmışlardan yola çıkarak Yaratan’a hayret duymamıza vesile oluyorsa, Gazali’ye göre bu doğru bilgidir; duyu organları algılayarak kalbe bilgiyi aktarmış ve Allah’ın hikmetine dair yeni bir bilgi öğrenilmiş olur. Bu yalnızca, yüz binlerce cinsi olan kuş türünden bir cinse dair bir örnekti. Bir de bütün mahlukat alemini temaşa ve tefekkür edip bu bilgilerle marifetullahı beslediğimizi düşünelim...
Allah’ın duyması ve görmesi bizler için hem uyarıcı bir vasıf taşırken hem de müthiş bir rahmet taşır. Uyarıcıdır çünkü O’nun duymadığı ve görmediği hiçbir şey yoktur. Dolayısıyla O’nun haberdar olmayacağı hiçbir günah yoktur. Rahmet doludur çünkü kulun dara düştüğü anda Rabbi yanındadır; kulunu görür ve duyar. Şah damarından daha yakındır.
Es-Semî’ olan Allah’ın işitmesi sese bağlı olmayan, zamana bağlı olmayan, kulak gibi bir uzva bağlı olmayan kusursuz ve yalnızca O’na ait olan bir işitmektir.
El-Basîr olan Allah’ın, her hangi bir şeyi görmeme ihtimali yoktur. Hiçbir şeye ihtiyaç duymadan ve hiçbir vasıtaya bağlı olmadan görür. Örneğin, bizim daha fiile geçirmediğimiz hayalleri dahi Allah görür ve duyar.
Kaynakça;
Esmâ Notlarının kaynakçası için Bkz: Esmâ'ül Hüsnâ Notları: Giriş
Comments