Ne Süleymân'a esirüz ne Selim'in kuluyuz
Kimse bilmez bizi bir Şâh-ı Kerîm'in kuluyuz
Hayretî
Allah'a kul olan aleme sultan olur demişler. Şair de bu beyitte bu hakikati dile getiriyor: Biz, Mutlak Kerîm olan Allah'ın kuluyuz. Ne istersek O'ndan bekleriz. Ne Sultan Süleyman'ın ne de Sultan Selim'in fani saltanatına kul olmaya niyetimiz yoktur bu nedenle. Onlardan mal, mülk, makam, mevki beklentimiz de yoktur. Kulu olduğumuz Şâh-ı Kerîm'in sonsuz cömertliğine talibiz diyor gibi.
Meseleyle ilgili bir hadise nakletmek isterim. Bir gün Medine'de yaman bir açlık baş gösterir. Ticari zekası ve cömertliğiyle tanınan Hz. Osman bu duruma çare olsun diye bin develik bir gıda kervanını satın alır. Bunu duyan tüccarlar Hz. Osman'dan %10 misliyle kervanı almak ister. Hz. Osman ''bana daha fazlasını veren var'' der. Tüccarlar tekliflerini artırdıkça Hz. Osman'ın cevabı hiç değişmez. Tüccarlar der ki: ''Sen bilerek fiyatları yükseltiyorsun. Biz bu durumu halifeye bildireceğiz'' ve gelirler Hz. Ebubekir'in yanına. Hz. Ebubekir bilir Hz. Osman'ın böyle bir şey yapmayacağını ancak adalet vazifesi için sormaya gider. Hz. Osman, Hz. Ebubekir'in ve yanındaki insanların sorusuna şöyle cevap verir: ''Evet bana daha fazlasını veren var. Buradaki tüccarların hiçbirinin veremeyeceği kadar verecek olan var. O da Allah'tır.'' der ve tüm kervanı Allah rızası için açlık çeken halka infak eder. Beyte dönecek olursak; kul, Allah'tan ister, Allah'tan bekler. O'ndan başkasına kul olmaz.
Comments